Hiçbir şey yapmak istemediğimde geldiğim yer burası. Melankoli var sanki içimde, bir durgunluk hali. Sol burnum açık yine sağ burnum tıkalı. Böyle olduğu zamanlarda kendimi hep tanımadığım bir yerdeymişim gibi hissederim. Sıkışıklık hissi. Bilemediğin bir yerlerde kayıpmışsın hissi. Burnumun sol tarafıyla vakit geçirmek pek alışkın olduğum bir şey değil sanırım. Kafamın içerisinde dönen bir bilgi var. Burnumuzun bir tarafı beynin bir tarafını besler diye. Sol Burun deliği solu mu besliyordu sağı mı besliyordu hiçbir fikrim yok. Ama solun açık olduğunu gözlemlediğim zamanlarda fiziksel hayat bana biraz anlamsız geliyor. Daha manevi bir adam oluyorum sanki. Ruh gibi olmak dedikleri şey sol burnum açıkken daha fazla anlam kazanıyor sanki.
Genelde burnumun sağ tarafının açık olmasına alışkınım. Neşeliyim, enerjiğim ve daha az düşündüğüm bir noktadayım. Seviyorum sağ burun deliğimi. Peki ya solun numarası ne? Bu konu hep soru işareti olmuştur benim için. Sağ kapalıyken bunalmış gibi hissediyorum. Uykum varmış gibi bir his ve nefes alamıyormuşum gibi hissederim hep. Aslında sol o kadar açık ki şu an istediğim kadar hava alabiliyorum ama yetersizlik hissi var iste nedenini anlayamıyorum.
Sol tarafımla ilgili bir mesele var sanırım. Bedenimin sol tarafı hep yargıladığım tarafım nedense. Hep dışlanan tarafım sol tarafım. Kim dedi acaba bana sol kötü diye. Belki çocuklukta gittiğim kurslardan birinde sol elle şeytan yer denmiştir. Nedense sol elle pis işler yapılır düşüncesi var zihnimde. Bunu bir yerlerde öğrenmişim işte.
Şimdi bakınca burnumun sol tarafının açık olması kötü gelmiyor bana. Yabancı hissettiriyor biraz hepsi o. Düz cümleler kurmak istemeyen ben, o tarafın eseri gibi. Antin kuntin cümleler kurmak istiyorum. Özne yüklem uyumu olmayan, devrik cümleler. O taraf hiç bunlarla ilgilenmiyor gibi hissediyorum. Aslında dışladığımız taraf maneviyatın merkezi olabilir mi? Kalbimiz bile sola yakınken bizim solumuza kötü dememiz saçma değil mi?
Sol yanım acıyor anne diye bir şiir vardı ne kadar duygu yüklü ne kadar hüzünlü bir şiirdi o. Şimdi Aklıma geldi ve belki de sol yanımız bunları temsil ediyor diyorum. Duygularım, manevi kısmım benim sol yanımdaymış ve ben onlarla yeterince vakit geçirmemişim gibi hissediyorum. Sol yanımı yeterince sevmemişim ve yeterince var olmasına izin vermemişim gibi.
Dağılıyorum, hiçbir şey nizami olamıyor o tarafta dediğim zamanlarım var. Belki de sağ yanımla anlamaya çalışıyorum sol yanımı. Nizami olması sağ tarafımdan geliyor belki ama sol tarafın nizami olmak doğasında yok. Mantıksız bir ortamı mantıkla düzenlemeye çalışmak ne saçma.
Mantık ile duyguları yargılamak, fizik ile metafiziği yok saymak gibi bir şey. Olana yargısız bakabildiğimizde orayı görebiliyoruz belki de. Ya da ne bileyim mantık filtresi oradan gelen verileri anlamamıza engel oluyor belki de. O tarafı anlamak için çırılçıplak gitmek gerekir belki de ki o taraf sana kapılarını açabilsin. Sen o tarafta deneyimin tadını çıkartabil diye ya da doyasıya ağlayabil diye. Bir şeyleri hissedebilmek için bu şart belki de. Kapıyı koyan sadece mantığımız, açmanın anahtarı da sadece sevgi olabilir. Bazen konu çok basit geliyor bana. Gördüğün ve hissettiğin her şeyin çıkmasına izin ver. Sonrasında sevgi ve şefkatle yaklaş. Bunun basit gelmesinin sebebi sol yanımdır belki de. Biraz karışık ama tanımaya değer yanım. İyi ki var yanım.
Müzik önerisi...